30 Kasım 2014 Pazar

KVBT 2.Tur 3.Gün | Uyuyan Güller - RaShelle Workman | Yorum+Playlist



BİR DÜŞ HIZLA AKIP GİTMEKTE... 
GERÇEK AŞK,HARİKA.
HAYAT SENİN HAYATIN.
HEPSİ KAFANDA...

Sophie yalan Bir evlilik yapmıştır. Tehlikelerle dolu bir evliliğinden kurtulmak isteyen Sophie,yeni bir yaşam kurmaya karar vererek kocasından ayrılır. Ama kocasının onu rahat bırakmaya niyeti yoktur. Sophie ya onun olacaktır, yada hiç kimsenin artık av ve avcı karşı karşıyadır.
Evden hızla çıktığında başına geleceklerden habersizdi.Tek hatırladığı şiddetli bir yağmur ve kullandığı arabanın hızla kaymasıydı.
-Uyuyan Güllere Övgüler-
Eğer Amazon'un listesinde olsaydı, bu kitaba on yıldız verirdim, o kadar güzel bir kitap" The Debut Books
"Hiç ummadığınız bir şaşırtmacayla, bu kitap, okuyup, bitirene kadar elinizden düşmeyecektir."
-Cyruss 1264 -
"Beklenmedik, gizemli ve olabildiğince harika! Acaba gerçekten olmuş mudur diye beni merak içinde bıraktı."
-Jek Jamison-
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı:348
Baskı Yılı:2014
Çeviren:Kahraman Türel Uluocak
Orjinal Adı:Sleeping Roses
Goodreads Puanı:3.64/5
Uyuyan Güller turumuzun 3. gününden herkese merhabalar! Yoğun olduğumuz bir dönem olduğu için tur almayı erteledik ve şimdi, yeniden karşınızdayız!

DİKKAT! BU KİTAPTA HER AN HER ŞEY DEĞİŞEBİLİR!

Kitabın ilk olarak konusundan kısaca bahsedeyim. Sophie üniversite yıllarında gittiği bir kampta David ile tanışır. Aralarında inanılmaz bir çekim olur ve Sophie David'in hayatının aşkı olduğuna inanır. Birbirlerini yeterince tanıdıklarına inanıp evlendiklerinde ise asıl gerçek gün yüzüne çıkar! David tanıdığı gibi biri olmaktan çıkmıştır. Asıl kötü olan ise David hiç sandığı gibi biri olmamıştır!


Sophie evliliği boyunca David'in gelgitlerine katlanmıştır. David tam anlamıyla bir paranoyaktır ve Sophie'den her nereye giderse gitsin saatiyle ona rapor etmesini ister. Onun çalışmasına izin vermez.Sophie ise korkudan yapar. Çünkü onun neler yapabileceğini en iyi Sophie biliyordur...

Sophie senelerce David'den çekse de onu seviyordur ve bu yüzden onun yaptıklarına katlanıyordur. Ama bu sefer David çok ileri gitmiştir. Onu kendi yatağında başka biriyle yakaladığında Sophie'nin dünyası yıkılır.

Evi terk ettiğinde ise asıl olaylar başlar. Artık av ve avcı karşı karşıyadır...

Gelelim Rina'ya. Sophie'nin en yakın arkadaşı. Ağzı bozuk, bu romandaki anaç tipimiz. Çok tatlı bir karakter. Sophie'ye hep destek olmuş, ona doğru yolu göstermiş, onu sevmiş biri ( bu kısmı biraz fazla abartsa da :D ). 

Rina gibi bir dostu herkes ister. David karşısında onu koruyor. Yeri gelse David'i dövecek bir tip. :D Sophie ne zaman korksa onu cesaretlendiriyor, hatta Sophie için iş ayarlıyor kendi okulunda.

Ama asıl kahramanım bunlar değil tabi ki! Kitabın en sevdiğim kahramanı, benim için asıl adam Phillip Dr. Hansen. :3 Kendisi Sophie'nin çalıştığı okulda tiyatro öğretmeni (siz öyle sanın. :D bu kitapta bildikleriniz her an değişebilir). Kendisi son derece tatlı, şefkatli biri. Ara ara şüphelendiğim biri olsa da Sophie'ye çok yardım ediyor. Sophie korktuğunda yanında onu buluyor. Hatta hiç hissetmediği duyguları ön plana çıkarıyor. David'e karşı bile hissetmediği aşk, ailesinin ölümünden sonra hiç hissetmediği aile şefkati...

Derken kitap bambaşka bir yöne kayıyor. Ne mi oluyor? Bundan sonrası ağır spoiler maalesef. :D Ama size şunu söylemeliyim yazar öyle bir ters köşe yapıyor ki ağzınız açık kalıyor. Ben mesela şu tepkiyi verdim: "Yok artıııkkk!!!! NEE ne ne nee???". :D İddia ediyorum asla tahmin edemezsiniz. Okuyan kişilere sorun, okuyucu yorumlarını okuyun herkesin nasıl şaşırdığını göreceksiniz. Ve size şunu söyleyecekler: "Asla tahmin edemezsin!"

Kitabın anlatımı çok akıcıydı. Ben betimlemelerden, bilgi fazlalığından nefret eden bir insanım bu yüzden kitabın bu sadeliğini çok sevdim. Okuyucuyu yormuyor. Olay neyse onu veriyor. Ha diyeceksiniz ki çok mu düzdü? Hayır, tabi ki değildi. Bence o çizgiyi bu konuda yazar çok iyi yakalamış.

Gel gelelim kitapta bazı beğenmediğim yerler vardı. Özellikle yazım yanlışları gözüme battı. Ben Türkçe'deki -de , -da eklerine bile dikkat eden biriyim (bazen gözümden kaçsa da :D ) bu yüzden gözüme biraz battılar. Özellikle ilk bölümlerde. Ama gitgide azaldı. Bu yüzden çok fazla rahatsız etmedi. Ha, bir de çevirmenin yabancı kelimeleri kullanması tuhaf geldi bana. Bazen Türkçe bildiğimden şüphe ettim. :D Ama 2-3 kelimeyle sınırlıydı ve onlar da çok önemli kelimeler değildi. O yüzden o kadar sorun olmadı.



Çok merak ettiğim, adını çok duyduğum, hakkını veren bir kitaptı bence. Özellikle sonu. Resmen şu ifadeye büründüm.




Eveet, gelelim bana bu turda düşen göreve! Sizlere kitaba uygun olduğunu düşündüğümüz bir playlist hazırladık!

Lorde-Yellow Flicker Beat
Ariana Grande-Just a Little Bit of Your Heart
Bruno Mars-Count on Me (En sevdiğimiz bu. Bize Phillip'i çağrıştırıyor :3 )
John Legend-All of Me
Jason Mraz- I'm Yours


Kitabı 1'i Facebooktan, 2'si Rafflecopterdan olmak üzere 3 kişiye hediye hediye ediyoruz. Facebook sayfamızdaki çekilişe buradan ulaşabilirsiniz.

Katkılarından dolayı Elf Yayınları'na teşekkür ederiz. :)

9 Kasım 2014 Pazar

Kitap Yorumu #7 | Paranoya - Tuba Arık

YALNIZCA GÜÇLÜ BİR AŞK KARANLIĞI AYDINLIĞA ÇEVİREBİLİR.




Yüz yıllık bir sırrın peşinde sürüklenen gölgeler,
asırlar süren bir yaşamın sessizliğine gömüldüler.
Gerçekle düş arasında gidip gelmek mi?
O düşün içinde yaşamdan vazgeçmek mi?
Karanlığın içinde filizlenen bir aşkın,
kopkoyu gölgesinde ölüme yürümek mi?
Kimsenin görmediğini gördün, kimsenin duymadığını duydun
çünkü, sen doğmadan başladı bu oyun.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 586
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Sokak Kitapları Yayınları

Şu an Paranoya önümde. Masada duruyor. Bakıyorum sadece. Yeni bitti daha. Daha doğrusu hangimiz daha çok bittik bilmiyorum. Kitap mı ben mi? Yoksa Petra mı Marlo mu? Şu an ki hissettiklerimi anlatamam. 

(...) 

Hele bir de sözler yok mu kitapta! Bitirdiler. Felsefeden nefret eden ben felsefeye aşık oldum. Simyanın S'sini bilmeyen ben simyaya ilgi duymaya başladım. Normal bir hikaye değil seninki. Öyle bir yoğrulmuş ki Felsefe ve Simya ile. Öyle bir bütünleşmişler ki. Öyle ince ince işlenmiş ki ayrıntılar. Zekice. Tek tek. Her harfte vuruyor seni. Her satırında ölüyorsun.

Buraya kadar olan kısmı kitabı bitirdikten sonra yazara yazdığım yazı! Tabi ki bir kısmı, gerisini paylaşmadım çünkü spoiler vermek istemedim. :)

Öncelikle yoruma şunu söyleyerek başlamak istiyorum. İlk başta ön yargılarım vardı. Kitabın kapağına bayıldığım ve arka kapaktaki yazılar beni mest ettiği halde ön yargım vardı. Neden mi? "Türk yazar- Fantastik" desem anlar mısınız? :D

Size şunu söylüyorum. Sakın ön yargılı olmayın! Sakın! Çok şey kaybedersiniz. Öyle bir altüst etti ki kitap 2 gün boyunca ne ders çalışabildim ne başka bir şey yapabildim. Gece 2-3 gibi yatıp sabah 6 da kalkmak zorunda kaldım!

Kitaba başlarken ön yargılarım devam etti bir süre. Ben hikayeyi şöyle bekliyordum açıkçası. Bir kız var. Paranoyak ve hayaller görüyor. Sonra birileri musallat oluyor falan. :D Ama öyle bir kurgu var ki ağzınız ortadan ikiye ayrılmazsa gelin beni dövün. :D O derece iddialı konuşuyorum! Ki ben böyle şeyler yapmam.

Arkadaşıma kitabı gösterdiğimde ilk benim verdiğim tepkiyi verdi. "Türk yazar ve fantastik okumuyorum ben." dedi. Ama 1-2 alıntıyla kendinden geçti resmen! Hikayenin tamamını anlattıran başka bir arkadaşım ise hayretler içinde kaldı, okumak istedi ki o okumayı çok seven biri bile değildir! Gerisini siz düşünün! (Tabi ki vermeyeceğim kitabı. :D )

Şimdi biraz da hikayeden bahsetmek istiyorum. Fegel, arkadaşlarının deyimiyle Feg, liseye giden genç bir kızdır. Hastalığı yüzünden herkesten uzaktır. Hatta kendi ablaları bile ona ezik gibi davranıyordur. Üstelik ablalarının bir tek uğraştığı kendisi de değildir. Tek arkadaşı olan Viola ile de dalga geçiyorlardır.

Feg hastadır. Doktor kontrolünde ilaçlar kullanıyordur çünkü gölgeler görüyordur. Uzun zamandır görmediği için ailesi ona doğum gününde hediyeler alır. Ama gerçeği bilmiyorlardır. Feg hala o gölgeleri görüyordur hem de artık uyanıkken bile!

Derken Marlo devreye giriyor. Feg'e göre meleksi bir güzelliği var. Ve onu yargılamıyor, ona acımıyor, hatta Feg gördüklerini anlattığında ona destek oluyor. Feg'in yanında olması, destek olması çok hoşuna gidiyor. Üstelik bunları duyduğunda kaçacağını düşünürken Marlo onunla buluşmak istiyor!

İlk başlarda Marlo'yu çok sevmiştim (yanlış anlamayın sonradan da seviyorum ama biraz azalıyor :D ). Feg'e inanması, destek olması, Feg kendini hayattan soyutlamışken ona bu kadar sıkı bağlanması çok güzeldi. Yani düşünsenize yeni tanıştığınız biri size acayip gölgeler görüyorum diyor ve siz ona "Deliii!" demiyorsunuz. Var mı böyle bir dünya? Bence yok.

Peki sonra ne oluyor? Marlo ile gölgenin gizemini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar ve kelimenin tam anlamıyla dehşete düşüyorlar!

Kestiik! Gerisini kitabı alıp okuyun bence. Yoksa duramam ve bu kadar güzel bir kitabı okuma şansı vermediğim için bana lanetler yağdırabilirsiniz. :D



Marlo ve Feg'in ilk başta buldukları şeyi tahmin etmiştim aslında. Sadece küçücük bir kısmını. Gölgenin nasıl bir şey olduğunu. Ama ne olduğunu hayatta tahmin edemezsiniz! En azından bir bölüme gelene kadar(Ki azıcık tahmin etseniz dahi tam anlamıyla asla tahmin edemezsiniz). Okuduğumda ağzım açık kaldı resmen yahu! O neydi öyle!



Kitabın bir de felsefi ve simya kısmına gelelim. Evet doğru duydunuz. Felsefe ve simya. Kitapta bolca geçiyor. Bazılarınızın "Iyyy." dediğini duyar gibiyim. İlk başta ben de öyle dedim çünkü. :D Ya felsefeden ve simyadan ölümüne nefret eden bir insanım ben. Resmen kitapta aşık oldum. İtiraf ediyorum kitaplardaki tarihi, felsefi ya da bilgi veren yerleri pat pat okuyup geçerim. :D Ama ilk defa yavaş yavaş okudum. Tek tek. O kadar sevdim ki! Okulda öğrenemeyeceğim bilgileri öğrendim. Asla dikkate almayacağım şeyler okudum. Kitap resmen sizi doyuruyor. Aşk, felsefe, bilim, fantastik... Ne ararsanız var. Ve öyle zekice işlenmiş ki kendinizi bir anda acayip bir dünyada buluyorsunuz! İnce ince işlenen bir konu var ki birini anlamadan öbürküne geçemeyeceğiniz için illa ki öğreniyorsunuz. Ben simya ve felsefeden nefret eden biri olarak bu kitabı o kadar çok sevdim ki anlatamam.

Şimdi gelelim favori karakterlerime! 2 tane söyleyeceğim. :D

Birincisi tabi ki Petra! Diyeceksiniz ki "Kim bu?". Gölgeyle bağlantılı biridir kendileri. Okursanız (ki bir daha söylüyorum okuyun!) anlarsınız. ;) Spoiler vermek istemiyorum... Bu yüzden bu karaktere bu kadar yeter daha çok şeyler anlatmam gerekse de. :D

İkincisi Mel. :3 Kendisi geleceği gören bir homunculus olur. O ne mi oluyor? Kendisi Hohenheim'ın çocuğudur. :D Biliyorum kafanız çok karıştı. Şöyle anlatayım. Hohenheim bir simyacı ve kitaptan anladığım kadarıyla (çok araştırsam da pek bilgi bulamadım) tarihte küçük yaratıklar yaratmaya çalışmış. Kitapta yaratmış ve bunlardan biri de Mel. Evet birden fazlalar. :D Hohenheim'a baba diyorlar ve çok sevimliler! :3

Gelelim yavaş yavaş sona. Şunu söylemek istiyorum. Kitabı beğenmedim... BA-YIL-DIM. Net. İnce ince işlenmiş ayrıntılar, mükemmel sözler, bilgilerin aktarılışı mükemmeldi.

Kitaplığım baş köşelerinden birini almış bulunmakta! :D Tabi yazar da listemdeki üst sıralarda oturuyor. Yeri gelmişken yazarın anlatış tarzı da çok güzeldi. Kitap çok akıcıydı. Şöyle söyleyebilirim ki birçok yabancı yazara taş çıkarır!  



En son yazımı KİTABI OKUYUN diyerek bitiriyorum. Emin olun pişman olmazsınız. ;)